7 Şubat 2011 Pazartesi

Dolmuş

Toplu taşıma araçları, günlük hayatın vazgeçilmezleri arasında yerini almıştır. Belediye otobüsleri , metro, hafif raylı sistem, ve yolların hakimi dolmuşlar!!
Malumunuz herkes gibi ben de bir yerden bir yere giderken bir ara, sürekli dolmuşa bindim, o kadar ki artık dolmuşçularla kanki olur derecesine gelmiştik.
-Babacan naber?
-İyi senden naber?
tarzında...
 Dolmuşa kalkış yerinden binmiş olma ve yer seçebilme özgürlüğümden dolayı, en ön koltuğa geçip otururdum. Arka koltuklara geçince de hep aynı muhabbet, yeni binenler yanındaki boş koltuga bakıp
-Siz nerde inceksiniz?
-Ben yolda incem , siz o zaman söyle geçin
muhabbeti falan da çekilmiyo sabah sabah...
O bakımdan en iyi yer tek kişilik ön koltuktur bana göre, kimseyle yüz göz olamadan,hem yolu seyredersin hem kaptan köşküne yakın olursun ve ister istemez co-pilot konumuna geçersin.
O kadar ki, yağmurlu havalarda buğulu camlar için kaptanımız bi bez parçası uzatır, bilader şuraları bi siliver der ki , o verilen görevin bilinciyle parlatırsın camları resmen!
Co-pilotluk görevine yavaş yavaş adapte olursun, ilerleyen zamanlarda ayna kontrolü yapıp, üstüne bir de 50 TL para bozuk ayarladın mı, işin içine biraz daha girersin, yoktur senden kralı.
Ayna kontrolu önemlidir, es geçmeyelim lütfen, aynayı kaptanımıza göre ayarlar uygun pozsiyonda DUR,KAL ÖLE! deyince orda kalır ve vidasını da sıkarsın ki,ayna sabitlensin, arkadan Red-bull, Mercedes ve Maclaren F-1 takımlarının bize yetişecekmiş endişesini kaptanla beraber yaşarsın ki: 'Finish'e en fazla yolcuyu en kısa zamanda nasıl götürürüm' hesaplarını kaptanla beraber yaparsın.
İşin bir de dertleşme boyutu vardır ki , kaptana verilebilecek en büyük destek de budur.Yolların hakiminin önüne aniden kenardan araç çıkması, aracı durdurup falan yerden geçer mi? diye soran yolcular, sabah sabah 100 TL uzatıp 50 defa para üstü diyen yolcu, bir önceki dolmuşun yavaş giderek tüm yolcuları toparlaması kaptanımızın sinir katsayısını artıran faktörlerden sadece bir kaçıdır. Genelde kaptanımızın sinirlenmesine verdiği ilk tepki vitesin seri olarak değiştirilip elin bi kaç saniye havada kalmasıdır. Hele ki gaza basıp aracın bağırması kulakları tırmalıyorsa bilin ki kaptanımız iyice sinirlenmeye başlamıştır. Kaptanı çileden çıkaran bir diğer şey ise başka bir dolmuşun yolcusunu çalması! Öndeki dolmuşa yetişir ve hareket şudur: işaret parmağını sallayıp  veya 'sana göstericem olum..., görüşçez lan senle...' diyerekten küfürleşmeler...
Kaptanımızın bu durumdan daha sinirli oldukları başka bir durum görülmemiştir.
Kaptanın en masum hallerinden biri de polis ekiplerinin yanından geçme halidir, orda süt dökmüş kedi modunda: Arkadaşlar biraz 'çökebilirmiyiz polis var ' sözü o kadar nazik çıkar ki , az önce küfreden o mağaraadamı gitmiş yerine bu kedi gelmiştir. Mahal geçilince de ayaktaki yolculara katkılarından dolayı teşekkür edilir. Yusuf yusuf geçen saniyeler geride kalmış ve kaptan mağara adamı geri gelmiştir.
Gece karanlığında polis gören kaptanımız gene çökebilirmiyiz ricasında bulunabilir, fakat nadir de olsa iç aydınlatmayı söndürünce, 'noluya yaa' diye herkesin birbirine mal gibi baktıgı 10-15 saniye sonrasında neyse ki herşey normal seyrine döner.


Kaptan yanında her zaman bir destekçi arar, ilk başvuracağı kişi ön koltukta oturan şahıstır. Yılların pilotuna hiç yapılmıcak olaylardan biri de yolun kenarından dolmuşun önüne aniden çıkılmasıdır. İlk tepki:
başını ön koltukta oturan yolcuya çevirip 'Gördün mü şerefsizi?' demektir. Orda olay destek beklemektir, önde oturan da 'He yaa mala bak, herif amma da çıktı yola yahu' deyip muhabbete dalmaktır. Bunu dedin yaa, kaptan elindeki T(K)efalle beynin tüm kıvrımlarını ütülemeye koyulur:
*Vay efendim ben bir keresinde böle bi adama nasıl verdim dersini;
*Yok bölelerine şu kadar cezayı keseceksin bak bakalım bi daha yapıyo mu;
*Arkadan bi dokundurcan suna görecek gününü... gibi devam eden cümlelerdir onlar.
Co-pilot da der ki 'Aynen öyle yaa', 'Tabi abijim' gibi sözlerle kaptanın yanında olduğunu belirtir.

Korna sesiyle ,yolcusuyla, kaptanıyla dolmuşlar ulaşım araçlarının vazgeçilmezleri arasında. (Kaptanımız günündeyse istediğin yere anında roketleyebilir)

9 yorum:

  1. Netyseki öyle bir derdimiz yok Aydın'da. her yer yürüme mesafesinde. Ama şimdi! İstanbul'un trafiği hakikaten berbatmış yahu! Dolmuşlar da cabası.

    YanıtlaSil
  2. Dolmuş'ta ön koltuk boş değilse mümkünse binmem :)Nerede ineceğimin sorulmasına da sinir oluyor, yan koltuğa kayma muhabbetine de :)

    YanıtlaSil
  3. Elif Ayvaz:Aydın her ne kadar küçük olursa olsun, gün gelecek bir gün bineceksin dolmuşa:)
    yerdenuzak:Yana kayamam zaten oturcağım yere oturmusumdur, değil mi!

    YanıtlaSil
  4. acısı çıkıyor istanbulda fazlasıyla.

    YanıtlaSil
  5. Dolmuşsuz bi İstanbul düsünemiyorum :)

    YanıtlaSil
  6. Tevekkeli değil bundan dolayı mı dolmuşlarda ön koltukta uyumak yasak yazıyorlar. (yani en azından ankara'daki bir dolmuşta böyle yazıyordu.)

    .........

    profilin kasım 2010 gösteriyor ama ilk yazını yeni yazmışsın. Ya da eski bloglarını silmişsin- o da olabilir.

    Bu arada sıkı yazıyormuşsun hakikaten. Yazılarının devamını dilerim.

    YanıtlaSil
  7. kitap gibi kız:Orası uyuma yeri değil,orda oturmanın sorumlulugu var:)
    İlk yazım bu.sadece okuyucuydum kasımdan beri...
    Tesekkür ederim, devamı gelecek...

    YanıtlaSil
  8. Bence kasımdan beri neden yazı yazmadığını sormak lazım. Gayet keyifli bir yazıydı, okurken gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti anlattıkların... Bence de devamı gelmeli.

    YanıtlaSil
  9. Dilara AKSOY: Teşekkür ederim öncelikle.Sırf bişeyler karalamak için hergün yazamaktansa, arada bir olanı daha iyi bence...

    YanıtlaSil